kÜNYE

Tiyatromuz Emin Ellerde

ACI 2008 mezunumuz, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü’nde eğitim alan Aksel Bonfil, çok renkli kişiliğiyle öne çıkıyor. Eğitimi sırasında dizi ve oyun yazarlığı, oyunculuk ve kısa film yönetmenliği yaptı. 2011’de “Efsun” adlı kısa filmi yurtiçi ve yurtdışı festivallerde gösterildi. 2014 yılında Nefs adlı kısa filmi çeşitli ulusal ve uluslararası festivallerde dereceye girdi ve 32. İFSAK Enternasyonal Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü aldı.

Nefs (2014)

Şu ana kadar tutkuyla bağlandığı bu sektörde birçok tiyatro oyununa imza attı. Onun yazıp yönettiği oyunlardan Varlık adlı oyun, İstanbul Kültür Sanat Vakfı İKSV’nin Tiyatro Festivali kapsamında 2020 yılında izleyici ile buluştu. Bu oyun 1940’ların İstanbul’unda üç kişilik yoksul bir ailenin, sırtlarına çöken ağır bir yükle, Varlık Vergisi’yle başa çıkmaya çalışmasının öyküsünü anlatıyordu. Karakterler, çaresizce çabalayan bir baba, katı gerçekle boğuşan bir anne, ailesinin zorlu koşullarıyla kendi hayalleri arasında büyümeye çalışan bir genç kız ve bir vergi memurundan oluşuyordu. İzleyicilere yakın tarihi anımsatmaya bir çağrıydı.  

Sinema ve televizyon sektörlerinde ses getiren çok sayıda iş yapmasına karşın, özgün ve özgür kişisel tiyatro yapımları gerçekleştirmek amacıyla 2022 yılında kurduğu KADAR için yazıp yönettiği Eksik, Kasım 2023’te Fişekhane Ana Sahne’de seyirci ile buluştu.

Eksik (2023)

Erkeklerin “güçlü” görüntüsü altındaki çaresizliğini, bir baba-oğul ilişkisi üzerinden irdelediği bu oyunda, Datça’da hiçliğin ortasında vazgeçmiş bir baba, çabalayan bir oğul ve yorgun bir sevgili figürü yer aldı. Günümüz ilişkilerinde insanların birbiri için yeterince çabalamadığına dair, baba-oğul, anne-baba-oğul gibi ikili ve üçlü ilişkiler üzerinden günümüz toplumuna bir bakıştı. Oğul Metin, annesi ve babasının hikâyesini tüm ayrıntılarıyla  bilmediğinden babasını suçlasa da her ikisinin de sorunlarıyla yüzleşmelerini ve ilişkilerini düzeltmeyi amaçlıyor. Baba güçlü görüntüsünün altında yatan çaresizliği gözler önüne seriyor, eşini aldatmanın travmatik etkisini onarmanın zorlu aşamalarını seyirciyle paylaşıyordu. Aksel Bonfil bu kez aile içi yaşanan travmalara dikkat çekiyordu. 

İlk olarak 27-28 Mayıs 2024’te Zorlu PSM’de sahneye çıkan son oyunu Chaplin, sessiz sinemanın en popüler figürü olan Charlie Chaplin’in komedyen olmasının ötesinde onu tüm insancıl zaafları ile ele alıyor, acı-tatlı hikayesinin ardındaki insan Charlie Chaplin’e odaklanıyor.

Chaplin (2024)

Şimdi sözü Aksel’e bırakıyorum.

Tiyatro senin için nasıl bir yaşam alanı ifade ediyor? Aranızdaki bağı nasıl tarif edersin?

Çok küçük yaşlarda ailem sayesinde yurtdışında ya da Fuar Açıkhava’da, İzmir Sanat’ta gördüğüm oyunlar bende bir hayli etki bırakmış olacak ki kendimi bildim bileli her zaman sahne sanatlarına ilgili oldum. Lise yıllarında bu pekişti ancak üniversite okumaya İstanbul’a geldiğim zaman uzun seneler senaristlik ve sinema daha ağır bastı. Tiyatro ile küçük flörtlerimiz devam ettiyse de bu gerçek bir ilişkiye otuzlu yaşlarımın ortalarına kadar dönüşmedi. Çocukken sevdiğim bir çikolata vardı. Onu bakkaldan satın alıp hiç yemezdim. Neden diye sorduklarında da “Çünkü tadını çok seviyorum” derdim. Tiyatronun da ambalajını uzun süre tam olarak açmadım. Şimdilerde de yavaş yavaş tüketmeye çalışıyorum ki bitmesin.

 

Eksik çok önemli bir konuyu, baba-oğul ilişkisini gündeme getiriyor. Baba karakteri nasıl ortaya çıktı?

Kendi babam oyunu izlediğinde şaşırdı çünkü onunla olan ilişkimiz oyundaki gibi kopuk değil. Yazdığım karakterler nereden çıkıyor bunu kestirmek biraz güç. Aklımın odalarında kira vermeden yaşayan çok fazla karakter var. Onlar oraya nasıl girdi, nasıl yerleşti ve kalıcı oldu hiçbir fikrim yok. Benden de parçalar vardır, metroda gördüğüm bir adamdan da… Bir süre sonra her karakter kendi hamurunu da yoğurmaya başlıyor. Nasıl konuşacağına kendi karar verebiliyor. Bana kalan onların söylediklerini not almak oluyor.

 

Eksik bir şimdiki zaman hikayesiydi, Chaplin ise geçmiş dönemden otobiyografik bir hikâye. Şimdiki zaman ile geçmiş bir dönemi ele alırken ne gibi referans noktaları senaryoyu oluşturmanda sana yardımcı oluyor?  

Yazarken araştırmak ve okumak en sevdiğim şeylerden biri. Sanırım bir amaç uğruna bunları yapınca daha bile fazla keyif alıyorum. Eksik için bir tavuğun boğazının nasıl kesileceğine dair yazılar okuyup videolar izlemiştim, çünkü ihtiyacım vardı. Ya da yine Eksik için “erkeklik, erkek olmak” meseleleri üzerine onlarca kitap almıştım. Chaplin için de dönemin İngiltere ve Amerika’sını araştırmam gerekiyordu ve elbette Chaplin’in hayatının detaylarını… Onun günlük hayatındaki bilinmeyen dönüm noktalarına ışık tuttuğum bir hikâye olduğu için, filmlerindense aile ve arkadaşlık ilişkilerine odaklanmayı tercih ettim.

 

Charlie Chaplin in yaşam öyküsüne yönelmen nasıl gelişti? Bu konuya yönelirken önceden nasıl bir hazırlık döneminden geçiyorsun?

Yapımcımız Mert Siliv, yıllar önce Broadway’de izlediği Chaplin müzikalini unutamamış. Beni aradığında ilk amacımız aslında o müzikalin haklarını alıp Türkiye’ye uyarlamaktı. Ancak müzikalin yaratıcıları yeni bir versiyon ile tekrar sahneye döneceklerini söyleyip bize bunun iznini vermediler. 

Bunun üstüne Chaplin’in imaj haklarını elinde bulunduran Paris’teki ofisle iletişime geçtik ve onlar da Chaplin’in otobiyografisinden yola çıkarak hazırlayacağımız bir tiyatro oyununa müsaade edebileceklerini söylediler. 

Ardından benim için okuma-araştırma ve yazma süreci başladı. Hızlı bir şekilde oyunu bitirip bu sefer onay için beklemeye başladık. Chaplin’in varisleri, torunları, vesaire, ciddi bir kabul sürecinin sonunda Türkiye’de ilk defa resmi bir Chaplin hikayesi yapmamız için bize izin verildi. Bütün bu yazışmaları yürütmek, hassas dengeleri gözetmek stresli ve aynı zamanda heyecan vericiydi. Beş ayın sonunda seyirci ile buluştuğumuz anda süreçteki bütün zorlukların hepsine değdiğini gördük. Mutluyuz.

 

Bu söyleşiyi yayına hazırlarken, sevgili mezunumuz Aksel Bonfil’in Eksik oyununda rol alan Levent Can, Hande Doğandemir ve Erdem Kaynarca’nın 24. Yeni Tiyatro Dergisi Emek ve Başarı Ödülleri’nde “Jüri Özel Ödülü”nü almış olduklarını öğrendik. The Beacon Yayın Kurulu olarak, sevgili Aksel ve tüm KADAR ekibini tebrik ederiz. 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
More Like This
FİKİR / OPINION
Raşel Rakella Asal ('69)

Yağ Satarım, Bal Satarım

Oyunları düşünüyorum, çocukluk oyunlarımızı… Top çok önemli bir oyun arkadaşımızdı. Havaya atma, dönme, bir, iki, üç… Bacak arasından geçirme, kepçe… Bir, iki, üç… Oyuna kim başlayacak ile işaret parmağı ağız

DAHA FAZLASI / Read More »
SANAT / THE ARTS
Kerime Arsan ('70)

Eskiİz’de Güzel Bir Başlangıç

The Beacon dijital hayatına başladı ve küçük adımlarla yeni bir YouTube macerasına atılıyor. Henüz acemiyiz, ancak artık podcast ve video içerikleri de kullanabileceğimiz için heyecanlıyız.  Kemeraltı’nda Eskiiz Galeri’de gerçekleştirdiğimiz bu

DAHA FAZLASI / Read More »
KÜLTÜR & YAŞAM / CULTURE & LIFE
Nur Öztin Kurak ('83)

ACI Canada Book Club

Yaşamın koşturması içerisinde çok düşünmüyoruz ama, bazen öyle anlar yaşıyoruz ki ACI gibi bir okulun hayatımızı nasıl şekillendirdiğini daha iyi anlıyoruz. Sanırım benim için ACI’ın hayatıma dokunduğu en önemli alanlardan

DAHA FAZLASI / Read More »
KOLEKTİF HAFIZA / COLLECTIVE MEMORY
Nükhet İzmiroglu ('71)

1969’dan Bir Gezi

Kolej’in birkaç günlük yurtiçi gezileri olurdu. Gezmeye, yeni yerler görmeye çok meraklı ben, bu gezilere katılarak Türkiye’nin birçok yerini görme fırsatını elde ettim. En büyük kazancım ise Türkiye’nin batısından doğusuna,

DAHA FAZLASI / Read More »