kÜNYE

İzmirli Olup da Deprem Korkusu Yaşamayan Var Mı?

Getting your Trinity Audio player ready...

İzmir, arada sırada, yaralı bir yunus gibi sarsılır. Havaya doğru yükselir, ölümle pençeleşir, ölür ve sonra yeniden hayata kavuşur. Depremler, İzmirlilerin yüreklerinin korkuyla dolduğu anlardır. Burada doğan herkes depremi yaşayacaktır. Kent tarihinin anıları arasında o kötü anlar, toprağın o ürperişi, derinden gelen titremesi ve homurtusu yer alır. Sanki denizin altındaki, toprağın derinliğindeki bir kentin kulelerinde iki kat bir güçle çanlar çalmaya başlar, yukarıdan bir güç insanlara artık her şeyin sonunun geldiğini bildirir. Duvarlar yıkılır. Damlar çöker. Ve her şey tozun toprağın altında kalır. Koskoca dalgalar, ulaşabildikleri yerlere kadar, sanki yaşamdan, kentten, insanlardan öç alma tutkusuyla yaşamı söndürür. Ardından yavaş yavaş hayatın belirtileri görülür. Kaçmış, sığınacak yer aramış insanlar birer birer ortaya çıkarlar. Kızgın boğa kükremiş, gitmiştir. 

Akdeniz’deki kırılmaları, kıvrılmaları ve peş peşe deniz derinlikleriyle dağ zirvelerini oluşturan etken, zamanın henüz etkilerini silemediği ve yıkıcılığını gözlerimizin önünde bugün de sürdüren, için için kaynayan jeolojik yapıdır. Bu jeolojik yapı, denize serpilmiş adaları, yarımadaları, kimi suya gömülmüş, kimi parçalanmış kıta kalıntılarını ya da parçalarını, pek aşınmaya uğramamış girintili çıkıntılı yer şekillerini açıklar; homurdanıp duran, uykuya dalan, sonra birden felaket getirmek üzere uykusundan uyanan yanardağların ateşini yine bu jeolojik yapı açıklar. 

İzmir tarih boyunca hep yıkıcı etkileri bugün bile görülebilen depremlere maruz kalmış irili ufaklı yüzlerce adası, kayalıkları, su altında kalmış tarihi eserleri ile bize yaşadığı depremleri bir bir anlatır. İzmir’de yaşıyorsanız depremi bir şekilde yaşarsınız. Şiddeti ne derece olursa olsun bir deprem korkusu ile iç içesinizdir. Coğrafya insanların kaderidir denir. İzmirliler elleri yüreklerinde bu kaderi endişe ile karşılaşmışlardır. Ben yaşamım boyunca birkaç kez depremle karşılaştım, o ağırlığı yüreğim yanarak yaşadım. 

Ne yazık ki bu uyarılara rağmen İzmir her geçen gün biraz daha betonlaştırıldı. Mahalle aralarındaki her boş bahçe, her boş arsa biraz daha rant diye inşaat sektörüne teslim edildi. Briketleri yalapşap sıvayla güya örülmüş, son katında kalındığı yerden devam edileceğinin işareti olan filizleri görünen güya binaları görmeye alıştık. Sokak aralarında asık suratlı alışveriş merkezlerinin gri duvarları yer aldı, ikazlara rağmen gökdelenler dikildi. 

Çimentodan, demirden çalınarak, kalite düşürülerek, imarsız izinsiz inşaatlar gerçekleştirildi. Etik değerler yerini karmaşaya, düzenliliğin yerini derbederliğe, disiplinin yerini başıbozukluğa bıraktı.

1900’lü yıllardan itibaren İzmir’de 6 ve üzeri büyüklüğünde 8 deprem meydana geldi. Son deprem 30 Eylül 2020’de saat 14.51’de İzmirlileri yakaladı. Ege Denizi Seferihisar açıklarında 6,9 büyüklüğündeki deprem bir kez daha yüreğimizi dağladı. Yitirdiklerimiz ve enkaz altından kurtulanlarla bir tarafımız kan ağlarken bir taraftan sevinç gözyaşlarına boğulduk… Kurtarma ekiplerinin daracık sütunlar arasına süzülerek, kendi hayatlarını riske atarak, depremzedeleri bulundukları yerde tıbbi tedaviye başlamaları, sabırla o bedenleri enkazın altından kurtarmalarını izlemek hepimizde müthiş bir duygu seli yarattı. 

6 Şubat 2023’de Türkiye’nin güneydoğusunda Kahramanmaraş ve Elbistan merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. 10 ilde büyük bir yıkıma yol açtı, 50 binden fazla can kaybına ve çok oranda yaralanmaya sebep oldu. Altyapı tesisleri büyük zarar gördü. Elektrik, su ve doğalgaz gibi temel ihtiyaçların kesilmesi, bölgedeki yaşamı daha da zorlaştırdı. Bu oranda büyük bir deprem Türkiye’nin deprem gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. 6 Şubat depremi Türkiye’nin unutulmaz bir acısı olarak hafızalara kazındı.

Evrende ve dünyada her şey, her zaman değişir ve mutlaka değişir, istesek de istemesek de değişir. Çünkü evrenin kendisi değişimdir. Dünya değişir, doğa değişir, insanlar, teknoloji, ideoloji, yaşam, toplumlar değişir, siyaset değişir, iktidarlar değişir… Ama değişmeyen değerler de vardır; ahlak gibi, vicdan gibi, etik gibi insani değerlerimiz değişmiyorlar. İyi ki değişmiyorlar. 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
More Like This
KÜLTÜR & YAŞAM / CULTURE & LIFE
Doç. Dr. Fatma Nur Eriş ('77)

Kronik Hastalıklar ve Epigenetik

İnsanlar şifa peşinde. Haklı olarak, hekimlerinin çok yetkin olmasını ve her alanda kendilerine yardımcı olmalarını bekliyorlar. Acil Tıp, cerrahi ve tanı yöntemleri konusunda tıpta akıl almaz gelişmeler oldu. Ancak hekimler

DAHA FAZLASI / Read More »
FİKİR / OPINION
Prof.Dr. Heves Özyılmaz ('77)

Akış

Getting your Trinity Audio player ready… Mutluluğu hepimiz farklı bir yaşam doyumu ile ilişkilendiririz. Sadece psikologlar, sosyologlar, filozoflar değil, her birimiz kafa yorarız bu konuya ve her birimizin de farklı

DAHA FAZLASI / Read More »